Yasaklarla dolu kısıtlayıcı diyetler, kontrolden çıkınca hissedilen suçluluk duygusu ve kilo almaya dair duyulan yoğun kaygı ile seyreden sürecin arka planında birçok psikolojik etkenin yer aldığını dile getiren Feyza Bayraktar, ‘fazla yeme-kısıtlama’ döngüsü içinde kendini ‘iradesiz’ olarak nitelendiren birçok kişinin, aslında yeme bozukluğundan muzdarip olabileceğinin altını çiziyor.
Ergenlik döneminde başlayıp ömür boyu sürebilir
Kilo almakla ilgili yoğun kaygı hissetme, sıkı diyetler yapma ya da çok fazla yeme, sık sık tartılma ya da tartılmaktan korkma, sürekli aynaya bakma ya da aynaya bakmaktan kaçınma, yemek olan ortamlarda gerginlik hissetme ve yiyecekler karşısında kontrolü kaybetme endişesi gibi çok sayıda etmen, yeme bozuklukları belirtileri arasında sıralanıyor.
Yemek bozukluklarının, genellikle ergenlik döneminde başladığını ve erken müdahale edilemezse bir ömür sürebileceğini dile getiren Bayraktar, özellikle insanların belirsizlikte kaldığı, günlük rutinindeki stres yönetme becerilerini kullanamadığı ve sosyalleşemediği pandemi döneminin, birçok kişide yeme bozukluklarının ortaya çıkmasına sebep olduğunu söylüyor.
Psikolojik problemler, yeme bozukluğu şeklinde ortaya çıkabilir
Kişinin beden şekli ve kilosuna olması gerektiğinden daha fazla önem vermesinin altında çok sayıda psikolojik nedenin yer aldığını belirten Bayraktar, “Sıkı diyetlerin beraberinde, kilo verme isteğinin kişinin neredeyse hayatının odak noktası haline gelmesi ve kilo almaya dair yoğun kaygı hissetmesi, yeme bozukluğu belirtisi olabilir. Tüm bu problemler, Anoreksiya Nervoza, Bulimiya Nervoza, Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu ve Gece Yemek Yeme Bozukluğu gibi bir çok farklı yeme bozukluğu şeklinde ortaya çıkabilir. Çocukluk çağında akran zorbalığına maruz kalmak, kontrolcü ya da ihmalkar ebeveynler tarafından büyütülmek, fiziksel ya da psikolojik şiddet görmek, cinsel tacize uğramak, ani hayat değişimleri, hastalık ve kaza gibi travmatik deneyimler yaşamak, yeme bozukluklarını tetikleyen sebepler arasında sıralanabilir” açıklamasında bulundu.
Sıkı diyetler, yeme ataklarını tetikliyor
Kontrolsüz ve hekim kontrolünde olmadan yapılan sıkı diyetlerin, yeme ataklarını tetikleyebileceğini belirten Feyza Bayraktar, “Çok kısıtlayıcı diyetler, psikolojik olarak da aşermeye sebep olabileceğinden, kişinin çok daha fazla yemesine yol açabilir. ‘Diyete başlamam gerek’ düşüncesinin yarattığı baskı, bu baskıyla birlikte diyet yapmayı erteleme hali, kişinin kendine koyduğu yasakları delerek yememesi gerektiğini düşündüğü yiyecekleri tüketmesi ve ardından gelen suçluluk duygusu ile çok daha fazla yemesi de, bozuk yeme davranışları örnekleri arasında sayılabilir” açıklamasında bulundu.
Mutlaka uzman desteği alınmalıdır
Yeme bozukluğunun türü ne olursa olsun, kişinin mutlaka bir hekim tarafından görülmesi ve sağlık kontrollerinin yapılması gerektiğini belirten Bayraktar, yeme bozukluğu tedavisi sürecinin olumlu sonuç vermesi adına, psikolojik desteğin aksatılmaması gerektiğinin altını çizerek sözlerine şöyle devam etti: “Uzun seneler kilo alıp verme döngüsü içinde olup kontrolsüzce yiyen ve ardından sıkı diyetler yapan kişiler, iradesiz olmaktan yakınıp diyet yapamadığını düşünse de, bu kişilerde yeme bozukluğu olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu döngüden muzdarip olan kişilerin hızlı sonuç almaya odaklanmak yerine, psikolojik destek almak için bir uzmana başvurmaları gerekir. Bu süreçte psikolojik desteğin yanı sıra, hekim kontrollerine devam edilmesi ve gerekli olduğu durumlarda beslenme uzmanı desteğinin de alınması oldukça önemlidir.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.